Ayverdiler, vakıf insanlardı…
- Ayrıntılar
- Kategori: Hakkında Yazılanlar
Kubbealtı Akademi Cemiyeti’nin serin ve insana huzur bahşeden bir odasına girdiğimde, 20. yüzyılın Kaşgarlı Mahmud’uyla tanışacağımı bilmiyordum.
Bıyıklar bile terlememiş bir mübtedi idim ve üniversiteyi o yıl kazanmıştım. Yıl 1976 idi ve Misalli Büyük Türkçe Sözlük hazırlıkları, o yıl henüz başlamıştı. Merhume İlhan Ayverdi, sözlük çalışmalarıyla meşgul idi. Bir fenâ fi’llah yolcusunun, “fenâ fi’l-lugat” aşkının başlangıcına şâhit oluyordum. Yumuşak, müşfik ve 700 yıllık birikimin verdiği bir güvenle, sözlükçülüğün ve sözlüğün medeniyet tarihi açısından önemini izah ediyor, yöntem, kaynaklar ve çalışma plânından söz ediyordu. Üniversite tahsiline yeni başlamış bir mübtedi için yepyeni bilgilerdi bunlar. Sadece yepyeni değil, baş döndürücü bir projeydi de. Kelimeler… Fişlemeler… Örnekler… İzahlar… Ve Türkçe’nin en büyük sözlüğünü hazırlama heyecanı…
Tahsilim ilerledikçe, İlhan Abla’nın ve ekibinin heyecanını daha da iyi anlıyordum. Kaşgarlı Mahmut’tan sonra, Türkçe’nin sözlüklerini 1680 yılında Meninski’nin ve 1890 yılında Redhause’un yazdığını öğrenecektim. Şemseddin Sami’nin 1901 yılında yayımladığı Kamus-ı Türki’nin bile en büyük sözlük olma özelliğini kazanamadığını öğrenince de şaşıracaktım.
Kubbealtı Akademi Cemiyeti’nin o odasında, Türk medeniyetinin kelimelere aksetmiş kılcal damarlarının nabzının tutulduğunu anladığımda, mütevazı bir eski medrese odasının nelere şâhitlik ettiğini idrak etmiştim.
Çeyrek yüz yıldan 3 yıl fazla, tam 28 yıl sürdü bu çalışma ve 2004 yılında 3 cild hâlinde neşredildi.
İlhan Abla’nın şahsında, büyük bir medeniyetin kelime hazinesi gün ışığına çıkmıştı. Artık Meninksi’ye de Redhause’a da ihtiyaç kalmamıştı. Her kelimenin dilde kullanılışının örnekleri, en seçkin müelliflerden ve en güzide şâirlerden alınan cümlelerle ve mısralarla desteklenmişti. Kaşgarlı Mahmud’un torunu, atasının da kullandığı örnekleme yöntemiyle, atasına lâyık bir sözlük hazırlamıştı.